Ana Sayfa  Annelik  El sanatları  Haber  Magazin Dünya Magazin TR  Ressamlar  Seramik  Tiyatro  Yazı Yemekler

Özel Arama

 

Çocukluk eşyalarınızı saklamanızın "asıl" nedeni nedir?

 
image

Jean Tutle

Jennifer James ve eşinin fazla eşyası yok ancak çocuklarının eski eşyalarını atmakta zorlanıyorlar. Oklahoma'daki evlerinin bahçesindeki kulübe eski oyuncaklar, küçülmüş kıyafetler, sanat eserleri, çocukların okullarından gelen mektuplar, iki bebek yatağı, bir beşik ve tahta bir at ile dolu.

46 yaşındaki halkla ilişkiler danışmanı Jennifer James, "Ne zaman o eşyalardan kurtulmayı düşünsem ağlayacak gibi oluyorum," diyor. James altı, sekiz ve on altı yaşındaki çocuklarının büyüyüp çocukluklarına dair hiçbir şeyi saklamadığı için kendisinden nefret etmesinden korkuyor ve şöyle diyor: "Sanırım tüm bu eşyaları saklayarak bir gün çocuklarıma 'Bakın, sizin masumiyetinizi sakladım. Sizi sakladım!' diyebileceğimi düşünüyorum."

Hissettiğimiz yoğun duyguların çoğu, sakladığımız eşyaların arasında gizleniyor. Bir yığın okunmamış gazete, giyemediğiniz kıyafetler, tarihi geçmiş elektronik cihazlar ve hatta boş margarin kutuları... Sakladıklarımızın tümü en derin düşünce ve duygularımızı yansıtıyor.

Profesyonel olarak organizasyon ile uğraşanlar arasında eşya biriktirmekle ilgili artan bir farkındalık var. Müşterilerin neyi, niçin sakladığını bilmeleri gerekiyor. Aksi halde tüm eşyalar saklanmaktan ziyade yalnızca birikiyor. Bazı durumlarda terapistler, organizatör iş birliği halinde çalışarak müşterilerinin psikolojik şeytanlarıyla baş etmesine yardım ediyor.

Ulusal Profesyonel Organizatörler Birliği'nin (The National Association of Professional Organizers) New York şubesi başkanı Collette Shine, "Yaptığımız iş müşterilerimizin dolaplarını düzenlemekten çok daha öte," diyor ve ekliyor, "Onların duygu ve düşüncelerine hitap ediyoruz. "Özellikle de büyük bodrum katına sahip olan insanlar için eski ve kullanılmayan eşyaları saklamak bir sorun yaratmıyor. Ancak çoğu insan sakladıkları eşya yığınının içinde boğulduğunu söylüyor.

New York, Bronx'taki Montefiore Tıp Merkezi'nde psikoloji eğitimi yöneticisi olan ve aşırı durumlarda istifçilere yardım etmek için telefon görüşmeleriyle sorunu çözmeye çalışan Simon Rego, "Sakladıkları eşya yığından rahatsız olan müşterilerim var. Ancak bu insanlar eşyaları atma fikrine de dayanamıyor," diyor.

Bazı durumlarda kronik düzensizlik hastalığı, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk ve demans hastalığının semptomları olabilir. Bu hastalıklarla uğraşan vakaların hepsi planlama yapma, odaklanma ve karar alma konusunda zorluk yaşıyorlar.

Amerikan Psikiyatri Birliği (American Psychiatric Association; APA) tarafından yayımlanan Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı'nın (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) en son güncellenen versiyonunda "değerleri ne olursa olsun elindeki eşyalardan vazgeçme konusunda büyük bir zorluk yaşamak" olarak tanımlanan "istifçilik", tam anlamıyla bir psikiyatrik bozukluk. Medyanın tüm ilgisinin yanı sıra, yalnızca yüzde 2 ila 5 oranda insan bu kritere uyuyor.

Eşyalarınızdan vazgeçememe durumunuz ayrılık kaygısı, kompulsif alışveriş yapma, mükemmelliyetçilik, ağır iş yapma ve beden imgenizle ilgili sorunlara yol açabilir. Ayrıca bu sorununuzla baş etmek istememeniz de görmezlikten gelme, anksiyete ve suçluluk duygularını tekrar tekrar yaşamanıza yol açabilir.

Ancak çoğu durumda psikologlar eşya biriktirmenin "kognitif" hatalar dedikleri yanlış düşüncelerle ilgili olduğunu söylüyor. Bu yanlış düşüncelerle ortaya çıkan işlevsiz davranışlar kontrolden çıkabilir.

Bu düşüncelere en büyük örnekler: "Buna bir gün ihtiyacım olabilir," "Belki ilerde değerlenir," "Bu eşyaları kilo verirsem (ya da alırsam) giyerim."

Simon Rego, "Hepimizin böyle disfonksiyonel düşünceleri olabilir. Bunda bir sorun yok," diyor. Ancak Rego, asıl olayın bu düşüncelerin asılsız olduğunu kavrayıp "Belki başkasının işine yarar," diyerek o eşyalardan vazgeçebilmemiz olduğunu söylüyor.

Kendisi de Ikea'dan aldığı mobilyalarla gelen alyan anahtarlarından yaklaşık 600 adetini biriktirdiğini kabul ediyor.

En çok saklanmak istenen ve vazgeçmesi en zor olan eşyalar duygusal anlamları olanlar. Rego, anılarımızı canlandıran eşyaları atmak istememizin doğal olduğunu ancak bazı insanların o eşyadan vazgeçmeyi, anımsattığı insandan vazgeçmekle bir olduğunu sandığını söylüyor.

Bir eğitim ve araştırma grubu olan Challenging Disorganization Enstitüsü'nün başkanı Linda Samuels, sadece yapmış olmak için bir eşyayı atmanın hiçbir mantığının olmadığını belirtiyor.

Samuels, "Sizin için önemli olanın ne olduğunu bulun ve onu destekleyen bir ortam yaratın," diyor.

Jennifer James'in eşi ve vergi denetmeni olan Robert McCollum, kızlarından birinin kırdığı bir peri asasını hazine gibi sakladığını söylüyor.

"Anılarımı kaybetmek istemiyorum ve profesyonel bir organizatöre ihtiyacım yok. Ben hepsini düzenli bir biçimde saklıyorum," diyor. Ayrıca tek sorunun daha küçük bir eve taşınmalarıyla ortaya çıkabileceğini de ekliyor.

Bazen insanların tutunduğu anılar kendilerinin farklı bir hali ya da daha mutlu zamanları. "You Are What You Wear" adlı kitabın yazarı ve psikolog Jennifer Baumgartner, "Dolaplarımız kendi iç dünyamıza açılan birer penceredir," diyor.

Baumgartner, "Düşünün ki üniversitedeki takımınızın formasını saklıyorsunuz." diyor ve ekliyor, "Kendinize şunu sorun: O tecrübeyle ilgili en sevdiğiniz kısım ne? O mutluluğu yakalamak için şimdi ne yapabilirsiniz?"

Genellikle "Belki başkası kullanır," düşüncesinin insanları gazete, dergi, eski elektronik cihazlar gibi eşyaları saklamasına yol açıyor. Biraz hayalgücüyle her şey karalama defteriniz ya da Cadılar Bayramı kostümünüz için işe yarayabilir.

Baumgartner, gelecekte kullanacağını düşündükleri eşyaları atmak istemeyen insanlara en kötü senaryoyu düşünmeleri gerektiğini söylüyor: "Ya Cadılar Bayramı için o tütüye ihtiyacınız olursa? Ne yaparsınız? Artık her şeyi
 eBay - eBay-0,02%'den satın alabiliyorsunuz."

Bazı insanların sürekli olarak devam eden sorunları olabilir. Örneğin fotoğraf ve görsel iletişim ürünleri üzerinde New York'taki evinde çalışan Larry Auerbach'ın 55 metrekarelik evinde binlerce kitap, yüzlerce müzik CD'si, afişler, posterler ve 1980'li yıllardan kalma finansal kayıtlar bulunuyormuş.

Auerbach, yetişkinlerin katıldığı bir dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu destek grubunda Collette Shine'ı dinlemiş ve sayısallaştırmayla ilgili görüşlerinden etkilenmiş. Pek çok ev ziyaretinde Shine, neyi ufak parçalara ayırması, neyi taratması ve neyi gelişmiş bir dosyalama sistemine kaydetmesi gerektiğini konusunda Auerbach'a yardım etmiş.

Bunun üzerine saatlerini DVD ve CD'lerini bilgisayara kopyalamakla, kılıflara koymakla ve plastik poşetlere geçirmekle harcadıktan sonra Auerbach, "Aklıma şu soru geldi: Neden bunları saklıyorum ki?" diyor. Bir kısmını kütüphaneye bağışlayıp kalanlarını sokağa bırakan Auerbach, "Başka birinin onları kullanıyor olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor. Onlar çöp değil," diye belirtiyor.

Collette Shine, bir dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu vakalarının kağıt ve eşya yığınları yüzünden sıkıntılı hissettiklerini söylüyor: "Kendi kendilerinin üstüne gidiyorlar ve hata yapmaktan korkuyorlar." Ancak bu vakalar yeni karar verme yetenekleri kazanarak eşya biriktirmeye hiç başlamayabilirler.

İnsanlar eşyaları elden çıkarmak için çok düzenli ve çok hızlı mı olmalı? Tabii ki bu soruya vereceğiniz cevaplar da kişiden kişiye değişiyor. Önemli olan davranışlarınızın sizi veya başkalarını stres altına sokmaması.

Baumgartner, "Suçum sabit görülüyor. Ailem benimle dalga geçiyor," diyor ve ekliyor, "Eşyaları elden çıkarma konusunda kendimi kontrol edemiyorum. Çoğu zaman giyecek hiçbir şeyim olmuyor.,

 

Melinda Deck Kaynak:  Wall Street Haberler Türkiye : www.wsj.com.tr

Kaynak: http://www.wsj.com.tr/article/SB1000 1424052702303714604580029063569585650.html?dsk=y&ref=/home-page

 "image

Kaynak: http://www.wsj.com.tr/article/SB1000 1424052702303714604580029063569585650.html?dsk=y&ref=/home-page

Copyright: Her hakkı saklıdır  | grafiksaati.org@gmail.com  |  gizlilik politikası